Meme dokusu süt bezleri ve süt kanallarından oluşmaktadır. Genç kızlarda 8-13 yaşlarında gelişmeye başlar. Adet dönemlerinde meme dokusu hacmen artış gösterir. Bu dönemlerde memede ağrı görülmesi normal bir bulgu olabilmektedir.
Meme dokusu içerisinde su dolu küçük keselerin oluşması durumudur. Özellikle genç yaş kadınlarda görülür. İyi huylu bir durumdur. Ağrıya neden olabilir. Büyük kistlerin içerisindeki sıvının boşaltılması gerekebilmektedir.
İyi huylu meme kitlesidir. Genç yaş kadınlarda memede kitle şeklinde kendini gösterir. Küçük boyutta ve radyolojik bulgulara göre iyi huylu olduğu düşünülen fibroadenomlar takip edilebilirken büyük olan veya radyolojik olarak farklı bulgular içeren fibroadenomların kalın iğne biyopsisi ile parça alınması veya ameliyat ile tamamen çıkarılması gerekebilir.
Erkeklerde meme dokusunda meydana gelen gelişmedir. Memede fark edilebilir boyutta artışa neden olur. Tek veya iki taraflı olabilir. Hormonal nedenlere bağlı olabilmektedir. Ameliyat ile düzeltilebilir bir durumdur.
Genelde emziren kadınlarda süt kanallarının iltihaplanmasına bağlı gelişen bir durumdur. Abseleşmedikçe ameliyata gerek kalmaz. Genelde ilaç tedavisi ile geriler. Emziren kadınlar dışında da nadir olsa da görülebilir.
Ayrıca Granülomatöz mastit denilen ve vücudun kendi kendine yaptığı bir iltihap çeşidi mevcuttur. Genelde ilaç tedavisi ile geriler ama bazı hastalarda ameliyat ile iltihaplı dokunun çıkarılması gerekebilir.
Meme kanseri süt bezleri veya kanallarından köken alan kanser tipidir. Kanser kontrolsüz çoğalan hücrelerden oluşmaktadır. Kadınlarda EN SIK görülen kanser tipidir. 40 yaş üzerinde her 8 kadından birinde meme kanseri görülmektedir. Lenf kanalları ve kan damarlarıyla vücuda yayılım yapabilmektedir.
- Obez veya aşırı kilolu olmak
- Yeterli fiziksel aktivite yapmamak
- Alkol ve sigara kullanımı
- İlk doğum yaşı 30’dan sonra olanlar veya hiç doğum yapmamış olanlar
- İlk adetini erken yaşlarda görenler
- Geç Menopoza girenler
- Kadın cinsiyet, ileri yaş
- BRCA-1, BRCA-2 mutasyonları gibi bir takım genetik değişiklikler
- Meme kanseri öyküsünün bulunması
- Göğüse radyoterapi almış olmak
- Ailede meme kanseri öyküsü olması
- Doğum kontrol hapı kullanımı
- Ağrı (%2,60)
- Koltuk altında kitle (%0,94)
- Meme deri değişiklikleri (%1,21)
- Memede kitle (%89,91)
- Meme başı akıntısı (%1,06)
- Şikayet olmadan meme taramasında yakalanan (%4,2)
Meme kanseri olan hastaların EN SIK şikayeti memede kitledir. Memede ağrı şikayeti genelde iyi huylu kitlelerde saptanırken meme kanserinde nadiren görülür.
- Rutin yıllık doktor muayenesi (Genel Cerrah – Meme cerrahı)
- >40 yaş yıllık mamografi
- Kendi kendini muayene
Meme kanseri erken tanı aldığı zaman çok yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir. Bunun için mutlaka 40 yaş ve üzerinde yıllık mamografi ve Genel cerrahi uzmanı muayenesi yapılmalıdır. Meme muayenesiyle meme kanseri hastalarının yarısının tanısı koyulabilmektedir. Eğer ailesel meme kanseri mevcut ise daha erken yaşlarda bu tetkik yapılabilir. 40 yaşın altında meme dokusu yoğun olduğu için mamografinin duyarlılığı azalmaktadır. Bundan dolayı 40 yaşın altındaki hastalarda ultrasonografi tercih edilmektedir. Meme kanserinin tarama testi mamografidir, Ultrason ise mamografi veya muayene sırasında tespit edilen lezyonların (kist, kitle veya yoğun meme dokusu) ayrımı için kullanılan tetkiktir.
30-35 yaşından itibaren yıllık meme muayenesi önerilmektedir. Ailesel meme kanseri olan veya riski yüksek olan hastalarda 25 yaşından itibaren meme kontrollerine başlamak gerekebilir. 25 yaşından itibaren kadınların her ay kendi kendini muayene etmesi memedeki lezyonların erken saptanmasına katkıda bulunacaktır. Kısaca 30 yaşından itibaren mutlaka yıllık meme muayenesi ve aylık kendi kendini muayene yapılmalıdır.
Meme kanserinin tedavisi günümüzde bir çok tedavi yöntemlerinin ortak çalışmasıyla mümkün olmaktadır. Hasta ile birlikte olası tedavi sonuçlarını değerlendirerek birlikte verilmesi gereken bir karardır. Hastanın beklentileri ve tedavi sürecindeki sonuçlar konuşulmalıdır. Şu an mevcut tedavilerin ilerlemesine rağmen ameliyat tedavinin vazgeçilmez parçasıdır. Meme kanseri tanısı almış hastaların tedavi planında Genel Cerrahi, Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi, Patoloji, Radyoloji ve Plastik Cerrahi bölümlerinin yer alması gerekmektedir. Hastaya, Kemoterapi, Radyoterapi (Işın Tedavisi), Hormonoterapi ve Ameliyat gibi hepsi birbirine bağlı tedaviler verilebilmektedir. Bazı hastalarda ameliyat öncesinde kemoterapi verilmektedir ve buna Neoadjuvan kemoterapi adı verilmektedir.
Hasta için hangi tedavi stratejisi seçilirse seçilsin bu tedavinin vazgeçilmez parçası ameliyat olmaktadır. Günümüzde yeni ve çok etkili kemoterapi ilaçlarına rağmen en etkili tedavi yöntemi ameliyattır. Meme kanseri ameliyatı yıllar öncesinde meme dokusu üzerindeki cilt ile birlikte (hatta daha önceleri altındaki kas dokusu da dahil edilmekteydi) koltuk altındaki lenf bezeleri de dahil edilerek gerçekleştirilmekteydi (Radikal mastektomi, modifiye radikal mastektomi). Ama bu ameliyat tekniği kozmetik açıdan sorun yaratmaktaydı. Günümüzde meme kanserini, etkili kemoterapi ve radyoterapi sayesinde meme dokusunun sadece kanserin olduğu bölge alınarak tedavi etmek mümkün hale geldi. Koltuk altındaki lenf bezelerinin değerlendirilmesinde ise İzosulfan mavisi (mavi boya) kullanılarak gereksiz koltuk altı diseksiyonundan kaçınılmaktadır.
Ayrıca son yıllarda Onkoplastik Meme Cerrahisi denilen ve meme kanserli hastalarda hem onkolojik prensipler hem de kozmetik sonuçlar düşünülerek uygulanan bir cerrahi teknik gündeme geldi. Bu sayede yine hasta bazında düşünülerek ve her hastaya özgü karar verilecek şekilde bir teknik uygulamak mümkün. Bazı hastalarda memenin tamamının (mastektomi) bazılarında ise sadece kanserli bölgenin alınması (segmental mastektomi, lumpektomi) gerekmektedir. Memenin tamamının alınması durumunda ya aynı ameliyatta ya da kemoterapi ve/veya radyoterapi tedavisinden sonra bu bölgeye meme protezi (silikon) ve/veya kas-deri dokusu yerleştirilmesi yapılabilmektedir. Onkoplastik Meme Cerrahisinde asıl amacın hastanın sağlığını korumak ve bu nedenle cerrahın önceliğinin onkolojik prensiplere uygun bir ameliyat yapması olduğu unutulmamalıdır. Estetik bir cerrahi değildir. Amaç mümkün olan en iyi şekilde hastanın kozmetik sonuçlardan tatmin olabilmesini sağlamaktır. Uygun merkezlerde ve deneyimli ellerde Onkoplastik Meme Cerrahisi teknikleri sayesinde hastalar tedavi edilebilmektedir.